Çözüm sürecinde çözüme doğru

04.07.2025 medyascope.tv

4 Temmuz 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Türkiye'de bir çözüm süreci var ve bu çözüm sürecinin ne olacağı tartışmaları var, beklentileri var. Geriye gidelim. Ekim ayında Devlet Bahçeli bu olayı dile getirdiğinde, açık ettiğinde çok kişi buna inanmadı. Gerek iktidardan gerek muhalefetten çok kişi inanmadı; ama Bahçeli'nin bu işi başlatması nedeniyle de ‘‘Acaba gerçekten bir şeyler mi oluyor?’’ diye düşündü. Çok az kişi bundan heyecanlandı ve buradan bir şey çıkabileceğini düşündü. Bunlardan birisi her zamanki gibi iyimser bendim. Ve şimdi geldik son noktalara. Aslında son nokta değil, böyle etaplar var; Bahçeli'nin çıkışı, Öcalan'ın açıklaması ve Öcalan'ın açıklamasının ardından PKK'nın fesih ve silah bırakma kararı alması. Şimdiki aşama, anlaşıldığı kadarıyla, bu silah bırakma olayının başlaması olacak ve her an olabileceği söyleniyor. Haftaya olma ihtimali daha yüksek ama bu hafta sonu da olabilir. Biz bu şekilde bu silahların bırakıldığını görsel olarak da görebileceğiz, yani duymayacağız, göreceğiz. Bunun birtakım hazırlıkları yapıldığı söyleniyor. Tamamen açık kaynaklardan hareketle bunu söylüyorum. İbrahim Kalın, MİT Başkanı, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkilileriyle, orada iki ana parti var biliyorsunuz, bütün partilerden kişilerle görüştü. Belli ki bunun altyapısı iyice hazırlanıyor ve oralardan muhtemelen Talabani'nin güçlü olduğu Süleymaniye civarından ilk görüntüler gelecek ama bir sürecin başlayacağını görüyoruz. Ve buna paralel olarak da Abdullah Öcalan'ın yeni bir açıklama yapması bekleniyor ve bu açıklamanın görüntülü olması bekleniyor, özellikle dün DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan söyledi, öyle temenni ettiklerini söyledi. Sonuçta silah bırakma anını yaşamaya başlayacağız ama bir anda olacak bir şey değil. Dört ülkede varlığını sürdüren bir hareket söz konusu. Onun dışında Avrupa ve başka ülkeleri saymıyorum. Bu silahlı militan olarak hem Türkiye'de hem Suriye'de hem Irak'ta hem İran'da PKK, Abdullah Öcalan çizgisinde insanlar var ve bunların neler olacağını bekliyoruz. Ama dananın kuyruğu kopuyor. Suriye meselesi başlı başına ayrı bir tartışma konusu ama oradan da çok olumsuz haberler gelmiyor. Oradaki formülasyon daha karışık olacak, çünkü doğrudan Suriye'de bir yapı var, o yapının kendini koruma gibi bir derdi var ve o yapının Suriye'deki yönetime entegre olması konusunda birtakım tartışmalar var. Neyse, bu iş olacağa benziyor, en azından silah bırakma. Tabii ondan sonraki aşama, Meclis’te bir komisyon kurulacak biliyorsunuz. O konuda bayağı bir mutabakat oluşmuşa benziyor ve birtakım düzenlemeler olacak. Ama anlaşıldığı kadarıyla silah bırakma olmadan devlet o adımları atmayacak. Silah bırakma başladığı andan itibaren birtakım düzenlemelerin ve buna bağlı olarak birtakım uygulamaların olmasını, özellikle cezaevlerindeki tutukluların durumu için hareket bekleyebiliriz. Burada bu kadar köklü bir sorun böyle kolay mı çözülür? Tabii ki kolay çözülmüyor. Çok sorun var. Sorun çıkartmak isteyen çok kişi var. Bunların kimileri yerli aktörler, kimileri yabancı aktörler, genellikle de yerli aktörler üzerinden yabancı aktörler diyelim. Her iki taraf da, gerek örgüt gerek devlet, ya doğrudan ya da dolaylı bir şekilde karşı taraftan birtakım sorunlar çıkabileceğini söylüyor. Mesela başından itibaren devlet çizgisi şuydu, özellikle AK Parti cenahı; "Öcalan istese bile PKK kabul eder mi?", "PKK kabul etse bile içerisinden fireler çıkar mı?" gibi meseleleri hep öne sürdüler. Bir diğer husus da PKK'nın özellikle gelir kaynakları meselesi, birtakım yasa dışı para hareketleri meselesi; ‘‘Bu kaynakları koruma ihtimaline karşı birileri ayak direr mi?’’ gibi iddialar dile getirildi. Ama diğer tarafta örgüt de devletin içerisinde tam bir bütünlük olmadığını söylüyor. En son bunu söyleyen örgütün önde gelen isimlerinden birisi, Mustafa Karasu. Bir saldırıdan bahsediyor, saldırıya verilen cevaptan bahsediyor ama detaylara girmiyor. Bu geçtiğimiz günlerde Irak'ın kuzeyinde yaşanan bir drone saldırısı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin oradaki üs merkezine yönelik. Bu haberi Türkiye'de birtakım çevreler dolaştırmaya çalıştılar ama resmi açıklama yapılmadı ve resmi açıklama yapılmaması nedeniyle de devleti suçladılar ve bunlar tabii ki büyük ölçüde çözüm süreci karşıtı olan kesimler. Şimdi o olayın bir başka versiyonunu PKK'nın önde gelen isimlerinden Mustafa Karasu da onlara saldırı olduğunu ve onların da cevap verdiğini söyleyerek burada suçu Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ya da onun içerisindeki bazı gruplara atmaya çalışıyor. Fakat bunu yaparken de çok dikkatli bir dil kullanmaya çalışıyor. Fakat her iki tarafta da bunu istemeyen kesimler bu tür — kim başlattı, sonucu ne oldu çok önemli değil — çatışmaların olmasını arzu ediyorlar, yani yeter ki süreç kesintiye uğrasın. Burada ilginç bir husus var. Geçtiğimiz günlerde grup toplantısında, bu haftaki grup toplantısında Devlet Bahçeli kendisi hakkında çıkarılan "Öldü, yerine yapay zeka konuşuyor, dublör kullanıldı" vesaire gibi iddialara cevap verdi, onları hatırlattı. Biliyorsunuz bir dönem Devlet Bahçeli'nin rahatsızlandığı dönemde bu bayağı bir yaygınlaştı, köpürtüldü. Bunu açık açık söyleyen kişiler de oldu, yani sosyal medyada bilinmeyen hesapların dışında da söyleyenler oldu. Burada tabii bu dezenformasyonların birçok nedeni olabilir. İnsanlar böyle şeyleri seviyor olabilir. Fakat burada Devlet Bahçeli'nin çözüm sürecinin önemli bir aktörü olduğunu bir kenarda tutmak lazım. Bir diğer ölüm iddiası Mustafa Karasu, demin bahsettim, Mustafa Karasu için çıkarıldı. Bunu çıkaranlar da PKK karşıtı birtakım Kürt milliyetçisi çevreler. Yer tarif ettiler, saat verdiler, hatta yanında ölenlerin de ismini verdiler. Ve Mustafa Karasu'nun aracının örgüt tarafından, bazen onu üstü kapalı söylediler, kim vurduya gitti gibi yapanlar da oldu ama genel eğilim örgüt tarafından infaz edildiği. Bunun nedeni de nedir? O meşhur kongrede, PKK'nın fesih kongresindeki görüntülerde Mustafa Karasu'nun olmaması. Bunu da göstererek dediler ki, "Mustafa Karasu bu sürece karşı çıkıyor. Karşı çıktığı için örgüt onu infaz etti. Zaten örgütün geçmişinde bu tür olaylar çok var." Şimdi bunun bir olayı bozma amacıyla yapıldığı ortada. Mustafa Karasu da çıktı, bunlara canlı yayında — canlı yayınlanmış, YouTube'da izlenebiliyormuş — orada bu konulara da cevap verdi. Bu da ilginç bir husus; yani hem Bahçeli'nin hem Mustafa Karasu'nun öldüğü iddiasını dolandırmak, bunların üzerinden birtakım şeyler yapmak. Neden kongre fotoğraflarında yoktu? O diyor ki, "Ben görevlendirmeyle kongreye katılmadım." Bir iddiaya göre de Mustafa Karasu o kongre sürecinde İmralı'ya gitmiş. Bu da tabii ki bir iddia. Bunu doğrulamak ya da yalanlamak mümkün değil. Ama bunu da ciddi bir şekilde dile getiriyorlar. Eğer gerçekten İmralı'ya gitmişse Mustafa Karasu, yani böyle bir ihtimal yüzde kaçtır diye tartışmayacağım, böyle bir durumun olması halinde bu zaten sürecin artık taraflar arasında halledilmiş olduğunu bize gösterir. Yani şunu söylemek lazım: Silah bırakma olayı, örgütün kendini feshetme olayı bütün engelleme çabalarına rağmen gidiyor. Arkasından birtakım hukuki düzenlemeler ve umarım demokratikleşme adımları gelecek ve sonrasına bakacağız. Şu haliyle baktığımızda işler iyi gidiyor. Umarım bozulmaz.
Bu yayını Ahmet Türk'e ithaf etmek istiyorum. Ahmet Türk Türkiye'de Kürt sorununun barışçıl çözümü için yıllarca çok çaba göstermiş, çok bedel ödemiş bir isim. Defalarca hapis yatmalarını bir kenara bırakın, kaç kere belediye başkanı seçildi ve her seferinde de yerine kayyum atandı. Evet, bu kendisiyle en son seçilmesinden sonra Medyascope adına yaptığımız yayındaki hatıra fotoğrafı Ahmet Türk'le. Ayağımız uğurlu gelmedi maalesef. Ahmet Türk bu yayından bir süre sonra, ki yayında kayyum meselesini de sormuştuk, o da kayyum devrinin kapandığını ama yine de güven olmayacağını söylemişti. İlginç olan Devlet Bahçeli'nin Ahmet Türk'ü çok överek öne çıkarttığı bir dönemde Ahmet Türk'ün devlet tarafından belediye başkanlığından alınması oldu bir kere daha. Ama kendisi bir şekilde en son Öcalan'la görüşmeye de gitti ve bu da görüşme sonrası 27 Şubat'ta yapılan o meşhur basın toplantısındaki bir görüntüdür. Biz Ahmet Türk'le neredeyse 35 yıldır falan tanışırız. Onun Kasrı Kanco’daki evinde genç bir gazeteciyken yer sofrasında yemek yemişliğim de vardır. Gerçekten saygı duyulacak bir isimdir. Ve bu olaylar eğer iyi gidiyorsa, bir şeyler çözülecek gibi oluyorsa, çok kişinin emeği var ama bunlardan birisinin Ahmet Türk olduğunu ısrarla vurgulamak lazım. Tabii orada daha önce söylediğim bir husus, Ahmet Türk gibi Kürt meselesinin öne çıkan bir figürünün soyadının Türk olması da Türkiye'deki Kürt sorunu realitesini bize gösteriyor. Bu, Ahmet Türk'ün ailesinin değil, Türkiye'yi yönetenlerin bir ayıbı, Kürtlere Türk soyadı vermek… Herhalde bundan sonra olmuyordur buna benzer şeyler. Evet, hepinize iyi sabahlar diliyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
06.07.2025 İmamoğlu’nu bırakmamak için diğer CHP’li belediye başkanlarını alıyorlar
06.07.2025 Erdoğan çözüm sürecini ateşe atıyor
05.07.2025 Türkiye yolun sonuna mı geldi?
05.07.2025 Erdoğan ve AK Parti’nin son on yılda kazandıkları ve kaybettikleri
04.07.2025 Çözüm sürecinde çözüme doğru
03.07.2025 Bu görüntüler de bu ülkenin hafızasına kazındı
02.07.2025 Yoksa Suriye İsrail’in arka bahçesi mi oluyor?
01.07.2025 Ruşen Çakır’ın Fatih Altaylı ile ikinci söyleşisi: “Kaygım kendim için yok, ülke için çok”
01.07.2025 Edgar Şar: “Türkiye’de rejim değişikliği girişimi var”
01.07.2025 Mümtaz’er Türköne: “Yaşadığımız kriz, ben gitmem krizi”
06.07.2025 İmamoğlu’nu bırakmamak için diğer CHP’li belediye başkanlarını alıyorlar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı