Yine İran ve kaybolan İrancılık üzerine

19.04.2013 Vatan

Önceki günkü "Nereye gitti şu İrancılar" başlıklı yazımızı "Bu konuya devam edeceğe benzeriz" diye bitirmiştim, özellikle sosyal medyadaki tepkiler üzerine çok gecktirmeden ikinci bir yazı kaleme almak farz oldu. Öncelikle şunu vurgulayalım: Geçmişlerindeki İran hayranlığını bir tür nefrete dönüştüren bazı İslamcıların aleni bir özeleştiri yoluna gittikleri pek vaki değil. Anlaşılan onlar dün de haklıydılar, bugün de kendilerini haklı görüyorlar.
Bu noktada Rafet Ballı'nın 12Eylül 1980 askeri darbesinin etkisinin hâlâ çok güçlü olduğu bir dönemde yapmış olduğu "Sosyalist Sol Konuşuyor" kitabını hatırladım. Ballı, 1970 başlarında Latin Amerika tarzı gerilla savaşı yanlısı olup birkaç yıl sonra Maoculuğa, 1970 sonlarındaysa Enver Hocacılığa evrilmiş olan sol bir grubun temsilcilerine "nasıl oluyor da her sefer doğru çizgiyi savunduğunuzu iddia edebiliyorsunuz?" anlamına gelebilecek bir soru yöneltmiş ve "görüşlerimiz değişmiş olabilir ama devrici doğrultumuz hep aynı" gibi bir cevap almıştı. (Kitap elimin altında olmadığı için cümleleri mealen aktarıyorum, özür dilerim.)

İslami değil milli

1980 ve 90'larda yaygın olan İran sempatisinin son birkaç yıldır yerini bir antipatiye bırakmakta olmasını Türkiye İslamcılarının değil de İran'ın değişimiyle açıklamaya kalkmanın herhangi bir anlamı olabilir mi? Örneğin birçok İslamcının İran'a Suriye nedeniyle kızdığını biliyoruz. Fakat aynı İran'ın, Başar'ın babası Hafız Esad'ın 1982 Şubat ayında İslamcı ayaklanmayı bastırmak için Hama kentini dümdüz ettiğinde de (muhtemelen bugünküyle benzer stratejik nedenlerle) sessiz kaldığını ve Türkiye İslamcıların nedense bu konuyu fazla kurcalamadıklarını da biliyoruz.
İran'a yönelik bir başka İslamcı eleştiri de, Tahran rejiminin dünyanın dört bir köşesindeki cihad hareketlerine en azından kayıtsız kalması, "Arap baharı" diye adlandırılan süreçlerle arasına mesafe koyması üzerinden yöneltiliyor. Ancak İran'ın arası, ABD, Suudi Arabistan, Pakistan destekli Afgan cihadıyla da pek iyi olmamış, Taliban rejimini de hep düşman görmüştü. Çünkü İran'daki rejim, dün de dünyadaki İslami hareketlerin hemen tümüyle ilişkisini kendi milli stratejik hesapları üzerine inşa ediyordu, bugün de aynı çizgiyi sürdürüyor.
Dolayısıyla Türkiyeli İslamcıların bir bölümünün İran'a bakışındaki dönüşümün kabaca iki nedeni olabilir: Ya Tahran'ın geçmişte "milli" değil de "İslami" kaygılarla hareket ettiğini düşünecek kadar saftılar ya da bugün kendi stratejik bakışları ciddi değişikliğe uğradı.
İkinci seçeneğin daha baskın ve bu olgunun sadece Türkiye'de değil dünyanın dört bir tarafındaki İslamcılar ve İslami hareketler için geçerli olduğu kanısındayım.
Bu konuya devam edeceğe benzeriz.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
02.02.2025 İmamoğlu mu, Yavaş mı, ikisi birden mi yoksa hiçbiri mi?
30.01.2025 Suat Toktaş gazeteci olduğu için tutuklandı
29.01.2025 Transatlantik: Rusya-Suriye ilişkileri | Trump'ın Ukrayna politikası | Gazze ateşkesinde son durum
26.01.2025 Çözümsüzlük için Kandil’den medet ummak
24.01.2025 Haftaya Bakış (251): Grand Kartal Otel faciası | Özdağ tutuklandı | Ayşe Barım gözaltına alındı | İkinci İmralı ziyareti
23.01.2025 Diyarbakır yeni çözüm sürecini tartışıyor | Serra Bucak, Vahap Coşkun, Mehmet Kaya ve Nahit Eren değerlendirdi
22.01.2025 Transatlantik: Trump nasıl başladı? | Unuttuğumuz Suriye | Gazze ateşkesi
19.01.2025 Bir türlü başlayamayan Erdoğan-İmamoğlu savaşı
19.01.2025 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: “Kürtler açısından önemli olan PKK’nin silah bırakması değil Suriye’deki kazanımların korunması”
17.01.2025 Haftaya Bakış (250): Boğaziçi direnişinin 1000.günü | CHP'nin iktidara cevabı | Yeni çözüm sürecinin gidişatı
02.02.2025 İmamoğlu mu, Yavaş mı, ikisi birden mi yoksa hiçbiri mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı