1970’lerde Türkiye Solu

21.09.2013 Vatan

Vehbi (Ersan) ile 1970’li yılların sonlarında tanıştık. Farklı liselerde okuyorduk ama aynı sol hareket içindeydik. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yakın tarihlerde cezaevine girdik, aynı davadan yargılandık. Ben ondan daha erken tahliye oldum ve yıllar sonra aynı meslekte, gazetecilikte buluştuk. Hatta bir dönem, 2000’li yılların başlarında, Metis Yayınları’nın, ağırlıkla gazetecilerin kaleme aldığı güncel kitapların yayınlandığı Siyahbeyaz dizisini birlikte yürüttük.
Vehbi editörlükten fırsat bulduğu zamanda kafasındaki büyük proje üzerine çalışıyordu: 1970’lerde Türkiye Solu. Çok meşakkatli bir işti. Çünkü çok sayıda grup söz konusuydu, bir bölümü hâlâ varlığını sürdürüyor veya sürdürüyor gibi yapıyordu. Çok sayıda açık kaynak vardı ancak bunların ezici bir çoğunluğunu böyle bir çalışmada kullanmanın anlamı ve gereği yoktu.

Pişman olma riski

Bana göre en ciddi zorluk, sol grupların 12 Eylül’den sonra yaşadıklarını anlayıp anlatmaktaydı. Çünkü hemen herkesi kapsayan tam bir bozgun yaşanmış ama buna denk gelecek bir özeleştiri/muhasebeden hemen herkes kaçınmıştı. Gerek cezaevlerinde, gerek yurtdışında sürgünde ve kısmi olarak Türkiye’de, dışarıda devrimciliği sürdürme iddiasındakilerin anlatıları büyük ölçüde, 12 Eylül öncesindeki “güzel günler” ve sonrasındaki baskı ve zulümden ibaretti.
Tabii bir de böyle bir çalışmanın niçin yapıldığı ve ne işe yarayacağı gibi acı bir soru vardı. 1970’li yıllardaki gücünün kıyısına bile varamayan, her geçen gün etkisini yitiren ama geçmişteki yanlışlarının çoğunda ısrar eden yapıların söz konusu olduğu bir ortamda böyle bir çalışma, ne kadar objektif olursa olsun yapanı pişman edebilirdi.

Sevindirici mahcubiyet

Neyse, birkaç gün önce Vehbi aradı ve kitabın nihayet çıktığını söyledi. Önce hangi kitap olduğunu anlamadım. Böylesi bir çalışmanın çok zor olduğuna o kadar şartlanmışım ve aradan o kadar zaman geçmiş ki unutmuşum. Ama İletişim Yayınları tarafından basılan 430 sayfalık “1970’lerde Türkiye Solu” beni mahçup etti. Ve böyle bir mahcubiyetten de son derece memnun oldum.
1970’li yıllarda da “Türkiye solunda kim kimdir?” sorusu beni epey cezbetmişti. Zaten maşallahımız da vardı, nerdeyse her ay yeni bir grup ortaya çıkıyor; benim gibi meraklı arkadaşla kimden neden ayrıldıklarını çözmeye çalışıyorduk. Bu nedenle Vehbi’nin kitabını karıştırdığımda zaten bildiğim birçok şeyi hatırlamış oldum ama epey de yeni şeyler öğrendim.
Özellikle 12 Eylül sonrasında, yani bizler içerdeyken, dışarda sol grupların varkalmak için nasıl çaba gösterdikleri ve neden büyük ölçüde başarısız oldukları konusunda çok ayrıntılı bilgiler var kitapta.

Ortak tarih penceresi

Vehbi kitabın önsözünü şöyle bitirmiş: “Eğer sosyalist hareketin tarihine ortak tarih ve ortak deneyim penceresinden bakılırsa, bambaşka şeylerin görüleceği ve hissedileceğine inanıyorum. Her grubun farklı görüş ve pratiği, kendi tekilliğine mahkum edilmediği ölçüde sosyalist hareketin zenginliğine dönüşebilir.
Bu haliyle çalışmanın, sosyalist hareketin ya da siyasi grupların eleştirisini değil, anlamayı ve anlatmayı arzuladığı kendiliğinden anlaşılır. Eğer bunu başarabilirse amacına ulaşmış olacaktır.”
“1970’lerde Türkiye Solu” kitabının bunu başarıp amacına ulaşacağına inanıyorum. Tebrikler ve teşekkürler Vehbi.

Ruşen Çakır / Vehbi Ersan - 1970'lerde Türkiye Solu



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
04.04.2025 Haftaya Bakış (261): Boykot iktidarı neden korkutuyor? Bahçeli'nin dönüşü & CHP'nin olağanüstü kurultayı
04.04.2025 Siyasi iktidarın boykot paniği biteceğe benzemiyor
03.04.2025 Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?
02.04.2025 Transatlantik: Türkiye'deki boykot çağrıları dünyada nasıl yorumlanıyor? Marine Le Pen'e siyaset yasağı, Trump'ın Körfez turu
02.04.2025 İnsanları zorla boykotçu yapıyorlar
01.04.2025 “Vicdanları kanayan AK Partililer”: Kim bunlar?
31.03.2025 Korku eşiği ne zaman ve nasıl aşıldı?
31.03.2025 Devlet Bahçeli çözüm sürecini, MHP’yi ve devleti kurtarmaya çalışıyor
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı