Süreç Öcalan olmadan ilerleyebilir mi?

18.09.2013 Vatan

Çözüm süreci ilk başladığında buna “yeni İmralı süreci” demeyi tercih etmiştim. “Yeni”ydi çünkü daha önce de “demokratik açılım”, “Oslo süreci” başka süreçler yaşanmıştı. “İmralı” vurgusu da ilk kez bu sefer sürecin merkezine Abdullah Öcalan’ın alınmış olması nedeniyleydi. Ama zamanla “çözüm süreci” tamlaması dillere yerleşti ve “yeni İmralı süreci” gibi isimlendirmeler kullanılmaz oldu. Bununla birlikte, sürece başından itibaren İmralı, yani Öcalan damga vurdu, halen vuruyor, bundan sonra da vuracağa benziyor.
Öcalan’ın sahiden çözüm isteyip istemediğini sorgulamaya çalışanlar var. Bana göre istiyor. Hatta onun çözümden murat ettiğinin hükümeti (ve onu destekleyenleri) çok da fazla rahatsız edeceğini sanmıyorum. Zaten çözümün ne olması gerektiği hakkında pek bir tartışma olmadı, sorun yaşanmadı. Sorunların, sıkıntıların ve bugünkü gibi tıkanıklıkların çoğu, çözümün “ne” olmasında değil “nasıl” olması gerektiği noktasında çıktığını görüyoruz.

Kandil-İmralı iletişim hattı

Biraz daha yakından bakalım: Öcalan BDP’li ziyaretçileri üzerinden yaptığı son açıklamasında sürecin “format”ının yenilenmesi, “diyalog”un “müzakere”ye dönüşmesi gerektiğini söyledi. Bir önceki açıklamasında da kendi konumunun “araçsal” olmaktan “stratejik”e evrilmesi gerektiğini dile getirmişti. Aslında bu iki beklenti birbiriyle örtüşüyor. Nitekim Öcalan her iki açıklamasında, BDP yöneticileri, avukatlar ve ailesi dışında medyayla, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle ve doğrudan PKK ile görüşmesi, iletişim içinde olması gerektiğini belirtmişti.
Tıkanmanın Öcalan’ın PKK dahil dış dünyayla iletişiminde yaşanacak zorluklardan çıkacağı başından beri belliydi. Örneğin Mart ayı sonuna doğru Hasan Cemal’in Murat Karayılan ile yaptığı söyleşinin en önemli mesajı, İmralı ile Kandil arasında bir iletişim hattı (İmralı-Kandil iletişim hattı) kurulması talebiydi. Daha sonra Kandil’de süreçle ilgili basın toplantısını yaptıktan sonra bir grup gazeteciyle sohbet eden Karayılan, burda da çok açık ifadelerle bu talebi tekrarlamıştı. (Murat Karayılan: Geri çekilme ancak sonbaharda biter ama Önderlik daha erken istiyor)
Bu bağlamda PKK’nın, geri çekilmeyi durdurma kararını, Öcalan’a rağmen, hatta onu zor durumda bırakmak için aldığı yolundaki iddiaların hiçbir anlamı kalmıyor. Tam tersine örgüt bu yolla Öcalan’ın pazarlık gücünü artırmayı hedeflemiş olmalı ki son görüşme hakkında bilgi veren BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, onun da söz konusu kararı anlayışla karşıladığını söyledi.

Hükümetin kaygısı

Ama bugüne kadar bu konuda çok somut ilerlemeler kaydedilmedi. Zaten Öcalan’ı sürecin merkezine alarak ciddi bir risk üstlendiğini düşünen hükümet, onun daha fazla görünür ve belirleyici olmasının (veya öyle gözükmesinin) muhtemel etkilerinden çekiniyor olsa gerek.
O zaman bu tıkanıklık nasıl aşılacak? Örneğin hükümet iddialı bir demokratikleşme paketiyle “konum” ve “format” değişikliği taleplerini devre dışı bırakabilir mi? İlkin, “çok iddialı” bir paketin çıkma ihtimali çok güçlü değil. İkinci olarak, Kürt siyasi hareketinin temsilcileri “konum” ve “format”ta bekledikleri türden değişikliklerin işaretlerini almazlarsa paketin olumlu yönlerinin üstünü örtüp eksikleri ön plana çıkaracaklardır. Bu da sürecin gidişatını kesinlikle olumsuz yönde etkileyecektir.
Görüldüğü gibi Öcalan’ın merkeze alınması nedeniyle umut vadeden bir süreç, yine onun beklentilerinin hükümet tarafından karşılanmasının (en azından şu aşamada) güç olması nedeniyle tıkanabiliyor.
Sürecin Öcalan olmadan ilerlemesi mümkün olmadığı için söz konusu güçlüğün aşılmasını umuyor ve bekliyoruz.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
04.04.2025 Haftaya Bakış (261): Boykot iktidarı neden korkutuyor? Bahçeli'nin dönüşü & CHP'nin olağanüstü kurultayı
04.04.2025 Siyasi iktidarın boykot paniği biteceğe benzemiyor
03.04.2025 Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?
02.04.2025 Transatlantik: Türkiye'deki boykot çağrıları dünyada nasıl yorumlanıyor? Marine Le Pen'e siyaset yasağı, Trump'ın Körfez turu
02.04.2025 İnsanları zorla boykotçu yapıyorlar
01.04.2025 “Vicdanları kanayan AK Partililer”: Kim bunlar?
31.03.2025 Korku eşiği ne zaman ve nasıl aşıldı?
31.03.2025 Devlet Bahçeli çözüm sürecini, MHP’yi ve devleti kurtarmaya çalışıyor
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı