Son mafya operasyonlarının düşündürdükleri: Devlet uğruna kurşun atan da kurşun yiyen de şerefli midir?

17.09.2023 rusencakir.com

Son günlerde Ankara merkezli yaşanan mafya operasyonları nerelere kadar uzanır? Devlet-mafya ilişkileri ortaya dökülür, üzerine gidilir mi? Bunlar son derece önemli ama insanların sormaya bile fazla yeltenmediği sorular. Kimseye haksızlık etmek istemem, her ne kadar bazıları bu konulara elini sürmekten çekinse de büyük çoğunluk devlet-mafya ilişkilerinin üzerine gidilmesinin mümkün olmadığını, son operasyonların muhtemelen bir iktidar ya da paylaşım savaşının ürünü olduğunu düşünüyor. Çünkü Türkiye değişik zamanlarda değişik nedenlerle “temiz eller” beklentisine girdi ve her seferinde hayaller tuzla buz oldu.

Susurluk gerçekleri
1 Kasım 1996 günü akşam saatlerinde Kuşadası Onura Otel'e 06 AC 600 plakalı Mercedes marka siyah renkli bir otomobil geldi. Dönemin Doğru Yol Partisi Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak’a ait olan arabada, onun dışında İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ, Mehmet Özbay sahte kimlikli birçok cinayetten aranan ülkücü Abdullah Çatlı ve 1969 doğumlu Gonca Us adlı kadın vardı.
İki gün sonra, yani 3 Kasım 1996’da bu dört kişi Kuşadası’ndan İstanbul’a doğru yola çıktı. Kocadağ’ın kullandığı siyah Mercedes saat 19.25 sularında Balıkesir’in Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkisinde benzin istasyonundan yola çıkan Hüseyin Gökçe yönetimindeki 20 RC 721 plakalı kamyona çarptı. Bucak’ın yaralı olarak atlattığı kazada diğer üç kişi öldü.
Duyulduğu andan itibaren gündeme oturan "Susurluk Skandalı”nın, Türkiye’de devlet-mafya ilişkilerinin aydınlatılacağı yeni bir dönemi başlatacağı düşünüldü, bu yolda gayretler sarf edildi. “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eylemi Türkiye’nin en çarpıcı sivil seferberliklerinden biri olarak kayda geçti. Arabadakilerle ilişkisi olduğu bilinen dönemin Refahyol hükümetinin DYP’li İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın istifa etmek zorunda kalması umutları artırdı ancak sonuçta değişen pek bir şey olmadı.

Çiller’in sözleri
“İktidar ortağı partinin önde gelen bir milletvekili, bir ülkücü mafya lideri ve üst düzey bir polis şefinin bir arada bulunduğu Mercedes Türkiye’deki devlet gerçeğini apaçık gözler önüne sermişken neden hiçbir şey değişmedi?” diye soracak olanlara verilecek cevap “tam da bu yüzden” olacaktır.
Olaydan yaklaşık bir ay sonra partisinin grup toplantısında konuşan dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in “Bu millet uğruna, bu ülke uğruna, devlet uğruna kurşun atan da kurşun yiyen de bizim için her zaman saygıyla anılır, şereflidir” sözleri hızlı bir şekilde devletin en güçlü kanadı tarafından benimsenmiş ve Susurluk’tan bir aydınlık çıkartma çabaları sistemli bir şekilde bertaraf edilmiştir.

Dün PKK, bugün FETÖ
Çiller, bu sözleriyle esas olarak Çatlı’ya sahip çıkmış, onun ve arkadaşlarının bir dönem ASALA’ya ama esas olarak PKK’ya karşı organize ettikleri veya katıldıkları iddia edilen “örtülü operasyonlar”ı ima etmişti. Öte yandan, kazadan yaralı kurtulan partisinin milletvekili Sedat Bucak da  PKK’ya karşı mücadele ettiği ileri sürülen bir aşiretin lideriydi.
Bugünse karşımıza PKK’dan ziyade “FETÖ ile mücadele” iddiası çıkıyor. Örneğin tutuklanan suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’ın, 15 Temmuz 2016 gecesi Süleyman Soylu’nun çağrısıyla adamlarını toplayıp Ankara’da TRT önüne gittiği netleşti. Ayrıca polise verdiği uzun ifadede sık sık FETÖ ile nasıl mücadele ettiğini anlattığını da biliyoruz.
Ayrıca Kaplan’ın ifadesinde adı geçen eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve şimdiki Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman, Halk TV’den Seyhan Avşar’a “Hazırlık soruşturması gizliyken Emniyet'ten birileri basına bildi servis ediyor. Bu hâlâ daha birtakım FETÖ'cülerin bir yerlerde olduğunun kanıtı bence” diyor ve şunları da ekliyor:
“Ben hiçbir yere bağlı olmayan, samimi şekilde FETÖ ile mücadele eden bir isimim. Bu süreçte birilerinin canını yaktık herhalde. Yıllar sonra da olsa intikam almaya çalışıyorlar. FETÖ elebaşlarından Emre Uslu'nun bana tehdidi var. 'Yüksel Kocaman sen bu tutuklamaların bedelini ödeyeceksin' diye.”

Soylu’nun suskunluğu
İlginçtir Kocaman aynı söyleşide açık açık “Baştan itibaren burada bir operasyon var. Belki hoşunuza gitmeyecek ama burada Süleyman Soylu'ya bir operasyon olduğunu düşünüyorum” dedi ancak şu ana kadar eski içişleri bakanının herhangi bir tepkisine tanık olmadık. Halbuki, Sedat Peker kendisini yine mafyayla ilişki içinde olmakla suçladığında kanal kanal dolaşıp kendini aklamaya çalışmıştı.
Soylu’nun suskunluğu bu sefer kısmen de olsa bir şeylerin değişebileceği ihtimaline kapıyı açık tutmamıza neden olabilir. Ama unutmayalım bugün Mehmet Ağar ve Tansu Çiller, Erdoğan yönetiminin en hızlı savunucuları.
Ya Sedat Bucak? Siyaseti yıllar önce bıraktığını söylüyor. Bununla birlikte geçen yıl eylül ayında Şanlıurfa’da, Ağar’ın istifası sonrasında Refahyol hükümetinin içişleri bakanı olan Meral Akşener tarafından ziyaret edildi. Ardından İYİ Parti liderini şöyle övdü: “Akşener korkusuz bir şekilde kendi siyasetini yapan bir siyasetçidir.” 

“Burası hukuk devleti” mi sahiden?
Bitirmeden, Seyhan Avşar’ın Yüksel Kocaman ile söyleşinden bir başka alıntı yapmak istiyorum. “Tekrar sorayım o zaman Ayhan Bora Kaplan ile hiç tanıştınız mı?” sorusunu Yargıtay üyesi şöyle cevaplıyor:
“Bir gün bir ortamda yemekteydik. Birtakım arkadaşlarım dediler ki, 'Ayhan Bora Kaplan diye biri var. Emniyet haksız yere peşinde. Kendisini güvende hissetmiyor. Size bir şey arz etmek istiyor' dediler. O sırada yemekteydik. Başka isimlerde vardı. Ben de 'gelsin' dedim. Geldi. 'Emniyet çok üstüme geliyor. Benim yanlış bir işim yok. Sürekli mekanlarım basılıyor' dedi. Ben de kendisine, 'burası hukuk devleti hakkında delil varsa ne gerekiyorsa onu yaparız. Delil yoksa gerekeni yaparız' dedim. Olay bundan ibaret. Hayatımda birkaç dakika görmüşümdür.”
Dünün Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve bugünün Yargıtay üyesinin son derece normalmiş gibi bu sözleri edebilmiş olması, ülkemizde devletin mafyayla mücadele etmesinin ne derece mümkün olduğunu bizlere gösteriyor.
Türkiye hukuk devleti mi sahiden?



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
22.10.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (237): Bahçeli’nin Öcalan mesajının anlamı ne?
20.10.2024 Doğrusuyla yanlışıyla Kürt hareketi üzerine yedi öne çıkan önerme
16.10.2024 Transatlantik: Türkiye’de çözüm süreci iddiaları ve PKK - Tırmanan Çin-Tayvan gerilimi
14.10.2024 Türkiye’nin Selahattin Demirtaş’a ihtiyacı var
13.10.2024 “Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!”
09.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 26 gün - 7 Ekim’in birinci yılında Ortadoğu
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı