Ruşen Çakır CHP’nin târihî kurultayını değerlendiriyor (2): Kılıçdaroğlu artık “yapayanlız”

05.11.2023 medyascope.tv

5 Kasım 2023’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Sahra Atila hazırladı

Merhaba, iyi günler. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 38. kurultayı ile ilgili videolarımın ikincisi karşınızda ve bu bölümde sâdece Kemal Kılıçdaroğlu’na odaklanmak istiyorum. Hatırlanacaktır, kurultayın hemen öncesinde dev bir pankart asıldı: “Asla ‘yanlız’ yürümeyeceksin” diye, Liverpool’un meşhur şarkısının Türkçeleştirilmiş hâli. Ancak Türkçesi bozuktu, “yalnız” yerine “yalnız” olarak yazılmıştı. Orada da bir şeylerin aslında yolunda gitmediğini görmüştük. Birisi yanlış yazıyor, bir başkası o yanlışı görmüyor, asıyor. Ondan sonra sosyal medya üzerinden bu çok ciddî bir şekilde dolaşıma giriyor ve burada bir âcizlik göstergesi olarak çıktı.
Tabiî ki tek başına fotoğraf değil, fotoğrafa gelene kadar çok şey var. Ama en önemlisi, son seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi kötü kaybetti. Milletvekili seçimlerinde de kaybetti ve aynı zamanda bol miktarda milletvekilini ittifak yaptığı partilere hediye etti. Kendi partisinden, hak etmelerine rağmen birçok kişi bu diğerleri yüzünden milletvekili seçilemedi, vs.. Ama daha önemlisi, Kılıçdaroğlu kendi adaylığını dayatmıştı ve onun adaylığı kaybetti. Kaybederken de, özellikle birinci turun ardından yaptıklarıyla, sığınmacı karşıtı çok sert çıkışlar ve Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’la yaptığı –açık ama bir de üstüne gizli– protokolle vs. Kılıçdaroğlu yenildi, net bir şekilde yenildi ve kötü yenildi. Ama daha kötüsü, yenilgiyi taşıyamadı, yenilgiyle yüzleşmedi, onu bir başarısızlık olarak kabul etmedi, mâlûm. O günlerde medyadan bâzı kişiler Kılıçdaroğlu’nu istifâya çağırdılar; bunun çok doğru bir tutum olmadığını söylediğimi hatırlıyorum, hattâ bu konuda yayınlar falan da yaptım. Ama şunu da bekledim açıkçası, onu da birçok kez dile getirdim, bir kere daha söyleyeyim: Kılıçdaroğlu bu seçim fâciasının ardından istediği kadar bunun dozunu azaltmaya çalışsın vs., şunu pekâlâ yapabilirdi: “Kurultaya kadar partinin başındayım, ama kurultayda kesinlikle aday olmayacağım”. Zâten kendisi, “Ben aday değilim. Ama gösterilirsem, delege gösterirse olurum” dedi ve 700 küsur delegenin göstermesiyle aday oldu, ama o 700 küsur delege ona oy vermedi. Böyle acı bir durum var. Bu gerçekten hazin bir durum.
Kılıçdaroğlu aday olmayacağını deklare etti ve oraya kendisine yakın birisini, kendi tercih ettiği birisini sürse, onun bir şekilde yanında dursa, bir ihtimal o kişi, eğer bir de bir parlaklığı varsa, kazanabilirdi.
Aslında işin garip tarafı şu: Bu seçimlerden önce hep Kılıçdaroğlu’nun halefi olarak telaffuz edilen isimler, bir Oğuz Kağan Salıcı, bir de Özgür Özel’di. Birbirinden farklı iki isim; Özgür Özel hep Kılıçdaroğlu’nun yanında olmuş, her zaman yanında olmuş. Ben şahsen Kılıçdaroğlu’nun izlediğim bütün programlarında Özgür Özel’le de karşılaştım.
Pekâlâ, Kılıçdaroğlu kendi aday olmayıp, meselâ Oğuz Kağan Salıcı’yı, meselâ Özgür Özel’i aday gösterebilirdi. Ekrem İmamoğlu’nun ilk günden itibaren dile getirdiği değişim talebini ciddiye alıp, Ekrem İmamoğlu’yla birtakım kazanımlar yapıp, bir şekilde kendi rolünü azaltmakla birlikte, CHP içerisinde genel başkan olmasa da belli bir rol alabileceği birtakım senaryolar üzerinde çalışabilirdi. Ama bunu yapmadı ve bunun üzerine ne yaptı? MYK’da bir temizlik yaptı. İyice, sâdece kendisine bağlı insanlardan bir MYK oluşturdu; ama bu MYK, öncekilere kıyasla ne kadar başarılıydı ayrı bir konu. Bence başarılı değillerdi; ama ondan daha zayıf bir MYK’yla çıktı ve bunu bir yenileşme olarak göstermeye çalıştı.
Ve o andan îtibâren de bütün enerjisini seçimi kazanmaya odaklandı, onu gördük, buna tanık olduk. Türkiye üzerine çok az şey söyledi, parti üzerine de çok az şey söyledi; ama harıl harıl çalıştı, bunu biliyorum. Bu da nasıl oluyor? Hep söyledim: Cumhuriyet Halk Partisi’nde delege sistemi var; delegeleri tavlamak, kafaya almak gerekir. Kılıçdaroğlu da 2010’dan bu yana birçok seçimi kazanmış olmasına rağmen, karşısına kimi zaman güçlü adaylar çıkmış olmasına rağmen, işte bu sisteme hâkim olduğu için ayakta kalabildi.
Nasıl hâkim oluyorsunuz? Belki siyâseten ülke yönetimine gelemiyorsunuz, ama sizin sâhip olduğunuz birtakım iktidarlar var. Meselâ bâzı büyükşehirlerin belediye başkanlıkları.
2019’dan önceyi kastediyorum; orada sâdece İzmir ve Aydın vardı, ama daha sonra bu iş çeşitlendi. Ama bir de ilçe belediye başkanlıkları, belediye meclisi üyelikleri var; aslında bu sistem muhâlefet partilerine de bu imkânı sağlıyor. Sonuçta siz Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde olup birtakım ekonomik, kültürel, sosyal iktidarlara sâhip olabilirsiniz ve bunlar da büyük ölçüde, her ne kadar parti içi demokrasi lâfı çok telaffuz edilse de, yukarıdan aşağı sistemlerle oluyor.
Kılıçdaroğlu da bunu, uzun bir süredir bir şekilde yaptı, çok rahatsız etmeyecek bir şekilde yapıyordu. Ama yine de bu konuda lâflar, söylentiler vs. çıkıyordu. Bu sefer bu çok daha bâriz bir şekilde oldu. Fakat bunun yetmediği de ortaya çıktığı. Tekrar söylüyorum: 750 imzâ topluyorsunuz, bunun 100’ü oy olarak size gelmiyor. Bu gerçekten acı bir durum. İkinci tura giriyorsunuz — girmese, orada bıraksa, yine bir ihtimal birazcık durumu toparlayabilir. Hayır, bunu yapmıyor ve ikinci turda fark alabildiğine açılıyor — İstanbul belediye seçimleri gibi, daha önce de söyledik.
Kılıçdaroğlu sonra salona gelmedi. Uzaktan bir mesaj yazdı yenilginin ardından; tabiî ki yenilgiyi kabul etti bu sefer, ama salona gelmedi. Salondayken de yaptıklarına baktığımızda, yaptığı, “bir buçuk” diyelim, konuşmanın ikisi de bence kötüydü, çok kötüydü. Hele ilki çok öfkeliydi, kaybedeceğini sanki sezmişti. İkincisinde, ikinci turda aday olarak konuşmayacağını söyledi, bir şıklık yaptı ya da öyle sandık; ama hemen söz istedi. Burada Özgür Özel’in konuşmasını izlediyseniz, “Söz hakkı doğdu” diyebilirsiniz. Doğru veya yanlış, evet doğmuş olabilir; ama şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Kılıçdaroğlu’nun ikinci kez konuşmayacağı açıklamasından sonra, Medyascope’un Haber Müdürü Göksel Göksu –çok deneyimli bir arkadaşım, siyâseti benden daha iyi bilir–, o dedi ki: “Bak” dedi, “göreceksin, ‘söz hakkı, cevap hakkı doğdu’ diye söz isteyecek ve böylece ne olacak? En son konuşan olacak.” Aksi takdirde torbadan kura çekilecek, belki ilk konuşmacı olacaktı, bir daha konuşamayacaktı. Böyle küçük küçük hamlelerle kurultayı alabileceğini ya da anladığım kadarıyla alamayacağını anlamıştı. İşte, belki, ya tutarsa diye birtakım çabalar sarf etti.
Ve sonuçta, tekrar o baştaki fotoğrafa dönecek olursak, “yanlız” ne demek? “Yapayanlız” kaldı; çünkü artık Kılıçdaroğlu milletvekili de değil, parti yönetiminde yer almıyor. Onursal başkanlık, genel başkanlık gibi birtakım şeyler söylüyorlar; yaparlar yapmazlar, o önemli değil, ama kontrol edebildiği herhangi bir iktidar kalmadı ve göreceksiniz çevresi iyice boşalacak. Zâten seçimden sonra bayağı bir boşalmıştı; ama hâlâ kazanabileceğini düşünüp ona yatırım yapanlar olmuştu, ilk videoda söyledim. Onların büyük bir kısmı şimdi çok ciddî bir şekilde pişman olmuş ve telâşla Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’yla arayı nasıl yeniden yapabileceklerinin hesâbına düşmüş olsalar gerek. Ve Kılıçdaroğlu aslında Cumhuriyet Halk Partisi’ne çok parlak bir yerden girdi, grup başkanvekili olarak çok etkili işler yaptı, İstanbul’da belediye başkanı adayı oldu, hiç de fena olmayan oylar aldı. Ondan sonra da Deniz Baykal’ın boşaltmasından sonra da ilk ve tek akla gelen isimdi. Tek başına CHP’yi 2010’da devraldı. Çok seçim kaybetti, ama çok da başarılı işlere imzâ attı; özellikle Adâlet Yürüyüşü’nü tekrar tekrar vurgulamak lâzım. Ve 2019 yerel seçiminde Ekrem İmamoğlu’nu Beylikdüzü’nden alıp İstanbul’a aday yapabilmiş bir isim. Daha sonra, aynı Ekrem İmamoğlu’nu ya da Mansur Yavaş’ı ya da bir başka ismi cumhurbaşkanı adayı göstermemesi ve kendisinde ısrar etmesi gerçekten yadırgatıcı. Biz de, birçok kişi, onun bu ısrârı karşısında dedik ki: “Herhalde bir bildiği var. Herhalde elinde birtakım araştırmalar falan var”. Ama yokmuş, bunu da seçim sonuçlarında gördük. O seçimle yüzleşmiş olsa, o seçimin iyi kötü bir muhâsebesini yapmış olsa, Kemal Kılıçdaroğlu bir ihtimal burada aday olmazdı. Hadi oldu diyelim, ilk turun ardından çekilirdi. Hadi onu da yapmadı diyelim, gelirdi salona ve orada Özgür Özel'in elini sıkardı –devir-teslim daha sonra olacak, mâlûm– ve iyi kötü bir isimle yoluna –artık nasıl bir hayat planı varsa– devam ederdi. Şu hâliyle kendini olabilecek en kötü pozisyona sokmuş oldu ve yanında ona akıl verenlerle böyle acı bir durumda kaldı. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
06.10.2024 Özgür Özel üzerine bazı gözlemler ve notlar: Pirinç/bulgur paradoksu
29.09.2024 Bir yok edici melek olarak Erdoğan
27.09.2024 Özgür Özel, New York Türkevi hakkındaki rüşvet iddialarını niçin yalanlamış olabilir?
25.09.2024 Transatlantik: İsrail Lübnan’da ne planlıyor? S-400 sorunu çözülüyor mu? Erdoğan’ın Kıbrıs çıkışı
23.09.2024 Ruşen Çakır’la Hafta Başı (3): Narin Güran cinayetinde yaşananlar - Esad ve Erdoğan görüşecek mi? - Gelecek ve DEVA birleşiyor mu?
22.09.2024 Erdoğan ile Esad buluşmasını beklerken
20.09.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile “Haftaya Bakış” (232): 4. madde tartışmaları - İsrail-Hizbullah savaşı - CHP içi tartışmalar
18.09.2024 Transatlantik: İsrail’den Hizbullah’a siber saldırı - Trump’a ikinci sûikast girişimi - ABD Irak’tan çekiliyor
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
13.09.2024 Haftaya Bakış (231): İmamoğlu-Yavaş rekabeti - Narin Güran cinâyetinde tutuklamalar - Genç teğmenler krizi
06.10.2024 Özgür Özel üzerine bazı gözlemler ve notlar: Pirinç/bulgur paradoksu
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı