Özgür Özel mucizesi sürüyor

03.12.2025 medyascope.tv

3 Aralık 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün Ankara'daydım ama beni bir sürpriz bekliyordu, acı bir sürpriz. O da şu: Benim çok sevdiğim grup toplantılarının ikisi yapılmayacaktı. MHP'nin ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin grup toplantıları yoktu. Sadece DEM Parti'yi izleyecektim. Bu arada Özgür Özel'in Ankara'da olduğunu öğrendim ve basın danışmanı Şevket Yaman'dan rica ettik, Özgür Bey'le bize bir zaman ayarlayabilir mi diye. Ve tam DEM Parti'nin grup toplantısının olduğu saatte randevu verildi ve biz onu da iptal edip Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’ne gittik arkadaşım Özgecan Özgenç'le birlikte ve Özgür Özel'le bir saate yakın sohbet ettik ve röportaj yaptık. Dün yayınladık, iki parça hâlinde. Görmüşsünüzdür. O röportaj ve o sohbet, benim kurultay sonrası yapmayı düşündüğüm ama salıyı bekleyeyim dediğim yayını bugün size yapmama vesile oldu. O da biliyorsunuz, ben 19 Mart'tan sonra bir ‘‘mucize’’dir gidiyorum. ‘‘Özgür Özel mucizesi’’yle başlamıştım aslında, hatırlayanlar olur.
25 Mart'ta ‘‘Özgür Özel mucizesi’’ diye yayın yaptığımda çok tepki geldi bana CHP'lilerden. Yani CHP karşıtları, "Abartıyorsun, sallıyorsun!" falan demediler, belki de izlemediler ama CHP'liler şundan çok tepki göstermişlerdi: "Ya bizim liderimiz — ya da — adayımız Ekrem İmamoğlu. Şimdi Özgür Özel'i ne karıştırıyorsun?" Sanki ben Özgür Özel'i cumhurbaşkanı adayı olarak lanse etmeye çalışıyormuşum gibi bayağı bir yorum gelmişti. Ama sonra tekrarladım bu ‘‘Özgür Özel mucizesi’’ yayınlarını. Şöyle bir yayın yaptım: ‘‘Yeniden Özgür Özel mucizesi.’’ 11 Haziran'da yaptığım yayına hiç böyle bir tepki gelmedi. Yani o süre içerisinde Özgür Özel'i CHP tabanı iyice benimsedi ama sadece CHP tabanı değil, muhalefetin genelinde Özgür Özel böyle bir şaşkınlıkla ve biraz hayranlıkla izlendi. Ve açık söylemek gerekirse, kendisi de herhâlde bunun farkındadır: "Bakalım nerede duracak, nerede hata yapacak, nerede duvara toslayacak, bunu ne kadar sürdürebilecek?" diye beklendi.
Ama pek bitmedi ve dünkü sohbetimizde onu da gördüm, hatta onu da sorduk. Nasıl oluyor? Çünkü öyle bir gündem var ki 19 Mart'tan bu yana sürekli birtakım yasal engeller, tutuklamalar, mahkemeler; İstanbul'da hafta içi, hafta sonu Türkiye'nin herhangi bir ilinde mitingler var. Bu arada yapılmak zorunda olunan olağanüstü kurultaylar var. Bir ara ilk başta biliyorsunuz cumhurbaşkanı adayı ön seçimi yapıldı. 15 milyondan fazla insan oy kullandı. Ve bu arada da partinin iktidar iddiası var. "Türkiye'nin birinci partisiyiz!" diyorlar ve iktidara yürüdüklerini söylüyorlar. Peki nasıl bir Türkiye vadediyorlar? Bütün hepsinin iç içe geçtiği bir dönem. Sürekli iktidarın saldırısı altında birçok şeyi aynı anda yapmak zorundalar ve hep bir yerlerde bir şeyler olması beklendi.
Mesela İstanbul'a kayyum atandığında ya da üst üste belediyelere operasyonlar yapıldığında, Adana da alındığında, İzmir de alındığında, Antalya da alındığında, ilçelerde alınanlar... Sonra işin içerisine çözüm süreci girdi ve ‘‘CHP ne yapacak burada, açığa mı düşecek?’’ beklentileri vesaire. Bunun en son örneğini kurultayda gördük. Kurultayda biliyorsunuz, Parti Meclisi 60'tan 80'e çıktı. Tek aday yarıştı. Özgür Özel'in anahtar listesi fire vermeden geçti ve şimdi de yeni bir program belirlediler. Tüzükte değişiklikler oldu ve şimdi de iktidar yürüyüşünü sürdürdüklerini söylüyorlar. Başlattıklarını söylemiyorlar. Özgür Özel seçim kampanyasını 19 Mart'tan itibaren alıyor. 2028'de seçim olursa, bir hesap yapmışlar, şimdi tam emin değilim ama 1000 gün falan söz konusu ve gidiyor. ‘‘Nasıl olacak?’’ diye sordum açıkçası. Aynı anda bu kadar çok şeyi yapmak... Bir de Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi var biliyorsunuz. Orada bir başka ekip var. Partide bir Parti Meclisi, MYK var. Özgür Özel bir hafta MYK'yı toplayacakmış, bir hafta Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nin üst düzeyini toplayacakmış.
İnsan dinlerken yoruluyor açık söylemek gerekirse. Ama bunu bugüne kadar yaptılar ve tabii ki yeni saldırıları bekliyorlar. Onu sorduk ve dedi ki: "Mikrop, hastalık saçmadan duramaz. İllaki saldıracaklar." Ne olacağını bilmiyor tabii ki ama baştan CHP'ye kayyum atanması, İstanbul Büyükşehir'e kayyum atanması projelerinin olduğunu söylüyor. Bunları, bu oyunu bozduklarını söylüyor ama yeni oyunlarla da karşılaşacaklarını tahmin ediyor. Bir taraftan partiyi kontrol etmek, partiyi seferber etmek. Çok detaylı şeyler anlattı. Mesela şu anda sandık görevlilerinin büyük bir çoğunluğu saptanmış ve onların görevleri şimdiden başlamış falan. Çok detaylı... Tek tek tüm kapılar çalınacakmış, raporlar yapılacakmış. İnsan, demin de söylediğim gibi, dinlerken hakikaten yoruluyor. Ve bakınca da Özgür Özel çıkıyor karşınıza. Bunu da sorduk. Dedik ki: "Hep siz gözüküyorsunuz. Başka kimse gözükmüyor." Bunu kendisi de biliyor. Özellikle kampanya süresince somut çözüm önerilerinde gölge bakanların daha fazla öne çıkartılacağını söylüyor ama bir yerde de olayın büyük ölçüde kendi üzerinde olmasının kaçınılmaz olduğunu kabul ediyor.
Yani bu enerjiyi, bu dayanıklılığı koruyabilmek... Herhâlde bu süreçte birtakım hastalıklar, şunlar bunlar vesaire olmuştur ama biz onu hep sürekli bir yerlerde konuşurken, mitinglerde konuşurken, grup toplantısında konuşurken falan görüyoruz. Sürekli bir şeyler yapıyor ve en son üç günlük kurultay, ki buna bayağı uzun bir süre hazırlanmışlar, çok çalışmışlar. Partide nasıl bir profesyonel işleyiş oturttuklarını duyuyordum zaten, bu sefer biraz daha fazla detaya sahip oldum, detay öğrendim. Gerçekten iktidara talip bir parti ve diyor ki, "Eğer girdiğim ilk seçimde partiyi iktidara taşıyamazsam hemen olağanüstü kurultay isteyeceğim" diyor ve hatta bunu tüzüğe sokmalarının gerektiğini söylüyor. Bayağı da iddialı. Tabii kendisiyle İmralı Heyeti’ne temsilci yollamamaları konusunda bayağı bir tartıştık. Benim oradaki pozisyonumu biliyorsunuz. Aktardım neden yanlış olduğunu sohbette, bu röportajda değil. Bunları dikkatlice dinledi ve şunu fark ettim ki konuyu çok ciddiye alıyor. Partiyi dışında tutmamaya çalışıyor ama başka birtakım hususlar nedeniyle herhâlde bu kararı almışlar. Az buçuk tahmin edebiliyoruz.
Tam biz bunları konuşurken, özellikle bu Stockholm sendromu meselesini konuşurken Tülay Hatimoğulları, DEM Parti Eş Genel Başkanı, daha dün yanılmıyorsam olaydan bir gün önce, evet, pazartesi günü olsa gerek, bu konuda sert bir şeyler söylemişti Özgür Özel'e. O da cevap vermişti. Arayıp kurultayda kazanması nedeniyle kendisini tebrik etti biz oradayken. Daha önce de Tuncer Bakırhan aramış. DEM Parti ile ilişkiyi hep sıcak tutmaya çalıştığını görüyorum ve bu arada her ne kadar İmralı Heyeti’ne bir temsilci vermeseler de bu çözüm süreci pazarlıklarını, ya da artık neyse, gelişmelerini çok yakından takip ettiğini gördüm, bayağı bir bu konuda bilgili. Çok ciddiye alıyor ama meselenin yani İmralı'ya CHP'den kimse göndermeme meselesinin partisinin Kürtler nezdindeki imajını yaralaması konusunda bir endişesi var. Fakat şunu özellikle söylüyor: İlk günden itibaren DEM Parti'ye yakın olma iddiasındaki bazı çevrelerin bu karar nedeniyle çok sert eleştiriler yöneltmiş olmasından çok rahatsız olduklarını da söyledi.
Neyse toparlayalım. Evet, bir kere daha gördüm ki Özgür Özel 19 Mart'ın başında neyse şimdi de orada ve çok daha güçlenmiş bir şekilde orada duruyor ve tabii ki Ekrem İmamoğlu'yla birlikte hareket etme konusunda hiçbir şekilde geri adım atmayacağını hep gösteriyor. Yani sonuçta şöyle söyleyelim: Özgür Özel'e baktığınızda aslında Ekrem İmamoğlu'nu da görüyorsunuz. Bunu da vurgulamak lazım. Yani böyle bir Ekrem İmamoğlu'nu geri planda bırakmak, mesela mitinglerden vazgeçmek, mahkemelere gitmekten vazgeçmek, şu bu, hiç böyle şeylere girmeyeceğini çok vurgulu bir şekilde söyledi. Bu arada makamında iki kardeş kedi vardı. Birisi Zafer, çünkü 31 Mart seçim gecesi doğmuş. Bir de onun kardeşi Pati. İki kedi de hep bir yerlerde dolaşıyorlar. Hatta Pati biz konuşurken bayağı bir makamında ortalığı karıştırınca kendisini dışarı çıkartmak durumunda kaldı. Ama böyle kedili bir genel başkan makamı, ki ilk gördüğüm Zafer, beyaz bembeyaz bir şey ve özel kalem müdiresinin masasına kendi eviymiş gibi uzanmış. Uyumuyordu ama uzanmıştı. Evet, neyse. Özgür Özel olayı böyle.
Gelelim günün ithafına... Bir acı olay, benim için ve Türkiye için aslında çok acı bir olay. Taha Hoca'yı dün kaybettik, Taha Parla'yı kaybettik. Türkiye'nin çok önde gelen siyaset bilimcisi, siyaset tarihçisi birisi. Ama o kadar kendi dünyasında ve sosyal şeylerden o kadar uzak ki şu gördüğünüz fotoğraftan başka bir fotoğrafını kullanan görmedim. Taha Hoca çok ortaya çıkan birisi değil. Yine kendisi gibi bir akademisyen olan Jale Hoca'yla bu fotoğraflarını bulabildik, düğün fotoğraflarını. Kaç yıl önceki fotoğrafları. Taha Hoca 80 yaşında dün hayatını kaybetti. Mesela ‘‘Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye'de Korporatizm’’, ‘‘Türkiye'nin Siyasal Rejimi’’, ‘‘Türkiye'de Anayasalar: 1921-2016’’, ‘‘Türk Sorunu’’ en son kitaplarından birisi Metis'ten çıktı bu. Taha Hoca'yla yıllar önce Levent Cinemre ile ‘‘Sol Kemalizme Bakıyor’’ kitabı yaparken konuşmak için, kendisini ikna etmek için epey uğraştım. Sonunda kabul etti ve kitabın en iyi söyleşilerinden birisini Taha Hoca'yla yapmıştık. Kendisi Türkiye'nin özellikle Cumhuriyet tarihini, Cumhuriyetin siyasi tarihini çok iyi bilen, eleştirel bakışa sahip, çok aslında üretken bir isim. Çevirileri de var, derlemeleri de var, kendi yazdıkları da var ama sessiz sedasız üreterek Türkiye'nin düşünce hayatına, akademik hayatına — Boğaziçi Üniversitesi’nde yıllarca hocalık yaptı, bölüm başkanlığı yaptı — katkıda bulunmuş, Türkiye'ye çok şey katmış ve arkasında eminim hep iyi şeyler söyleyen insanlar bırakmış, öğrenciler bırakmış bir isim olarak tarihe geçti. Taha Parla'yı sevgiyle anıyorum. İyi ki düşünce hayatımıza bütün bu katkıları yaptı. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
07.12.2025 Hayır, boşuna çiğnemedik
06.12.2025 Fethullahçılık varlığını nasıl sürdürebiliyor?
05.12.2025 Türk’ün Türk’e, Kürdün Kürde propagandası
04.12.2025 Muhalefet seçimlere hangi medyayla girecek?
03.12.2025 Özgür Özel mucizesi sürüyor
03.12.2025 CHP oyları yüzde 40'a yaklaşıyor! | Hatem Ete, PanoramaTR'nin Kasım 2025 araştırmasını anlatıyor
02.12.2025 Sürecin toplumsallaşmasını kimler engelliyor?
01.12.2025 Fethullah Gülen 2018’de kendisine sunulan 30 maddelik şeffaflık bildirgesini neden reddetti?
30.11.2025 CHP mucizesi sürüyor
30.11.2025 Bir Kılıçdaroğlu klasiği: Hesap vermeden hesap sorma
07.12.2025 Hayır, boşuna çiğnemedik
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı