Önce PKK mı, Fethullahçılar mı fesholacak?

20.08.2025 medyascope.tv

20 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Fesih sözcüğü Türkiye'nin gündemine girdi. Neyle girdi? Abdullah Öcalan'ın, kurucusu ve lideri olduğu örgütü PKK'ya verdiği talimatla; yani silah bırakma beklerken 27 Şubat'taki açıklamasında fesih de istedi. Bir anlamda dayattı ve örgüt de bunu kabul etti. Şimdi bekliyoruz ki PKK feshi hayata geçirsin, kendini lağvetsin, yok olsun. Peki, burada söz konusu olan PKK'nın silahlı bir örgüt olarak kendini feshetmesi ama yasal siyasetin içerisinde yoluna devam etmesi. İşte bunun çalışmaları yapılıyor. Süreç bunun için var, komisyon bunun için toplandı. Ama bu, bugünden yarına olabilecek bir mesele değil, zor bir mesele. Özellikle Suriye'deki gerginlik, atışmalar, karşılıklı güç gösterileri süreci tehlikeye atıyor. Fakat ortada alınmış olan bir karar var ve bu kararın ne zaman hayata geçeceğini merakla, biraz endişeyle ama merakla ve umutla, şahsen ben umutla bekliyorum. Bir parantezin, çok büyük bir parantezin kapanması Türkiye için çok iyi olacak ama zaman alacak.
Ortada bir başka fesih var. O da Fethullahçılığın kendini feshetmesi. Ama burada şöyle çok ciddi bir sorun var; örgütün, Fethullahçı örgütün, şebekenin lideri öldü, ölene kadar da hiç böyle bir şey aklına gelmedi. Yerine bir grup yönetiyor. Bunların içerisinde çok sayıda Gülen'in bir şekilde akrabası ve dinî konularda uzman kişiler var. Bunlara ‘‘Ali heyet’’ deniyor, ‘‘Yüksek Heyet’’ deniyor. Böyle bir şura var ama birtakım isimler öne çıkıyor ve bunlar asla böyle bir şeyi düşünmüyorlar ve sürekli olarak gaz veriyorlar. "Her şey çok güzel olacak," diyorlar. "Çoğu gitti, azı kaldı," diyorlar. "Türkiye bizi hasretle bekliyor," diyorlar. Yurt dışında, özellikle yurt dışında söylüyorlar. Cezaevlerinin bir şekilde boşalacağını söylüyorlar. Ama bunu tabii ki devletten beklemiyorlar, kendileri yapacakmış gibi duruyorlar. Ama bu hiç gerçekçi değil, bu hareketin böyle bir gücü kalmadı. Özellikle Türkiye toprakları içerisinde bu hareket sosyolojik olarak bitti. Artık bir daha ne yaparsa yapsın tekrar canlanma ihtimali yok.
Hâl böyle olunca, PKK olayı da yaşanınca birileri çıkıp Fethullahçılara, "Hadi siz de kendinizi feshedin," dedi. Bunlardan ilk çıkanı Profesör Gökhan Bacık, biliyorsunuz, Medyascope'ta yazdı. Kendisi de eski bir Fethullahçı, bir siyaset bilimci ama uzun süre önce hareketten kopmuştu. Yurt dışında yaşıyor. Ve dedi ki, "Hadi, bu fırsattan istifade PKK'nın feshi söz konusuyken, bir barış ihtimali ortadayken cemaat de kendini feshetsin ve sonuçta nasıl PKK üyeleri, kadroları, yöneticileri ve onlarla ilişkili kişiler topluma yeniden kazandırılacaksa ya da bir entegrasyon söz konusu olacaksa, benzer bir şeyi cemaat de yaşasın," dedi. Ve o günden beri bu tartışma özellikle yurt dışında, kısmen de yurt içinde sürüyor. Şu ya da bu şekilde cemaatten kopmuş ya da ona mesafeli olmuş, eleştirel bakan kişiler bu konuda seslerini çıkartmaya başladılar. Sağda solda, sosyal medyada görüyoruz. Özellikle yakınları cezaevinde olan anneler, kardeşler, eşler ya da çocuklar aileleri için, ailelerine sahip çıkmak için, onları geri kazanabilmek için bir şekilde bir defterin kapanması gerektiğini söylüyorlar. Ama tabii ki merkezdeki yapı buna asla razı olmuyor ve sürekli olarak da bu fesih tartışmasını bertaraf etmeye çalışıyorlar. Bunu bertaraf etmeye çalıştıkları zaman açıkçası çok komik oluyorlar, acınası oluyorlar.
Birtakım yapıştırmalar, yakıştırmalar var. Bu konuyu dile getiren eski Fethullahçılara "yok işte MİT ajanı, yok pişmanlıktan yararlanan şudur, budur," gibi yaftalar yapıştırmaya çalışıyorlar. Buna dışarıdan dahil olan mesela Medyascope'a ve bana da sağ olsunlar, eksik olmasınlar, böyle birtakım misyonlar yüklüyorlar. Hâlbuki misyon çok açık: Sivil olmak, çoğulcu olmak. Açıkçası bu hareketin, Fethullah Gülen'in bu hareketle birlikte Türkiye'ye yaptıklarını yakından bilen birisiyim. Türkiye'ye yaptıklarının ötesinde, kendisine bağlı olanlara yaptıklarını da bilen birisiyim. Ve artık bu oyunun bir yerde noktalanması gerekiyor. Ve üstelik ortada PKK'dan çok farklı bir şey var. Bugün PKK'nın çok ciddi bir kitle tabanı var Türkiye'de, bunu hepimiz biliyoruz. PKK çizgisinde olduğunu hepimizin bildiği partiler Türkiye'de %10 civarı oy alıyorlar ve Meclis’te hep grup kuruyorlar. Sürekli partileri kapatılsa da Güneydoğu'nun, hatta batıdaki bazı yerlerin belediye başkanlıklarını kazanıyorlar, kayyum atansa bile. Böyle bir realite var. Bu realite kendini feshetme kararı alıyor, çünkü tabandaki o gücüne güveniyor. Silahtan arınması hâlinde gideceği yeri biliyor. Gidebileceği bir zemin var.
Tabii burada Fethullahçı örgütü yönetenlerin fesih kararı alması durumunda gidebilecekleri hiçbir yer yok. Kimse onları ciddiye almayacak, çünkü bir taban yok. İnsanlar bir şekilde kurtulmak istiyorlar, hepsi olmasa bile. Çünkü epey sayıda isim ekmeğini buradan yiyor. "Ekmek" derken bayağı bir para var ortada. Zamanında o en şaşaalı dönemlerde edinilmiş, biriktirilmiş paralar var. O paralarla birlikte yurt dışında birtakım okullar, değişik kuruluşlar, şirketler var ve sonuçta bir rant var. Hiçbir şey yapmadan siz bu rantla pekâlâ yaşayabiliyorsunuz ve birilerini yönetiyorsunuz. Ama diyelim ki fesih kararı aldınız. Yapacak bir şeyiniz yok, gidecek bir yeriniz yok. Kimse sizi dinlemeyecek, kimse sizi önemsemeyecek. Kendinizi kanıtlamak zorunda olacaksınız. Diyelim ki herkese af çıktı, herkes geldi ve ondan sonra o kişinin videosunu kim izleyecek, o kişinin yazdığı yazıyı kim okuyacak? Şimdi bir şekilde mecburiyeten yapılan bir şeyler var. Ama bu iş son bulursa, bu yapı son bulursa birçok kişinin hayatı bitecek. Onun için direniyorlar.
Fakat burada çok ilginç bir durum var. Burada işte o taban bu feshi gerçekleştirebilir. Bunun yolu nasıl olur bilmiyorum ama bu yönde çok ciddi, giderek artan, üst üste binen talepler, çığlıklar, çağrılar var. Eğer Türkiye'de diğer süreç bir bakıma iyi giderse, bir şeylerin olduğu, bir şeylerin geri kazanımlarının mümkün olduğu görülürse o zaman göreceğiz, daha fazla ses çıkacak ve bir bakacağız ki belki de Fethullahçı hareket PKK'dan daha önce kendini o Ali Heyet’e rağmen feshedecek. Bu pekâlâ mümkün ve olması lazım ve tüm yurttaşların bu konuda elinden geleni yapması lazım ve devletin de bir şekilde bunu gündeme alması lazım. Şimdi Fethullahçılar, yurt dışındaki lider kadro bu fesih önerisinin şunun bunun devletin fikri olduğunu sanıyorlar. Böyle bir şey yok, keşke olsa ama böyle bir şey yok. Devlet Fethullahçıları bayağı bir geri plana atmış durumda, ya önemsemediği için ya da sırası gelmediği için, bilmiyorum. Ama umarım aşağıdan gelen bu seslerle birlikte bu fesih bir an önce gerçekleşir ve herkes, özellikle yurt dışına gitmiş ya da yurt içindeki cezaevlerinde yatan insanların çocukları… Onların, yani ikinci kuşak diyelim, bazen üçüncü kuşak, çok ciddi bir şekilde önleri kapalı. Bunların önlerinin açılması lazım. Bu yapı sürdüğü müddetçe, bu yapı bu gazları vermeye devam ettiği müddetçe bu çocukların, bu gençlerin önleri tıkalı oluyor. Umarım bu sorun da bir an önce hâllolur.
Bugünkü yayını çok büyük bir yazara ithaf etmek istiyorum, Dostoyevski'ye. Yani Dostoyevski'yi anlatmak gerekir mi bilmiyorum. Ama şunu söyleyeyim: Bütün kitaplarını okudum, bazılarını birkaç kere okudum ve artık alıştınız biliyorum ama en çok da cezaevinde okudum. Tam cezaevinde okunacak kitaplar yazmıştı Dostoyevski. Gerçekten insana çok dokunan, nasıl söyleyeyim, yani anlatacak kelime bulmakta zorlanıyor insan. Tabii ki ‘‘Suç ve Ceza’’, ‘‘Karamazov Kardeşler.’’ Ama benim için iki kitabın çok ayrı bir yeri var: ‘‘Yeraltından Notlar’’ ve ‘‘Kumarbaz.’’ Bunların ikisinin de kişisel nedenle olduğunu söyleyebilirim. Benim şans oyunlarına, artık durdurduğum, öteden beri bir ilgim vardı, çocukluğumdan beri. Çok etkilemişti ‘‘Kumarbaz’’ beni ve o nedenle de birazcık frene basmayı da o kitaptan sonra akıl etmiştim. Ama ‘‘Yeraltından Notlar’’ bambaşka bir şeydi. Ama bütün hepsi, Dostoyevski'nin kendisi bambaşka. Hayatı çok ilginç, çok anlamlı. Aslen bir mühendis ama herhâlde dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından birisi, belki de birincisidir. Kendisini saygıyla anıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
24.08.2025 Dindarlar ve CHP: Hiç de zor olmayan bir ilişki
23.08.2025 CHP’de “çifte liderlik” dönemi
22.08.2025 Kutuplaşma CHP’nin işine yarar mı?
21.08.2025 Mitingle olmaz mı, miting yetmez mi?
21.08.2025 Gürkan Çakıroğlu: “Cumhur İttifakı ve barış sürecinin geleceği Suriye’ye bağlı”
20.08.2025 Önce PKK mı, Fethullahçılar mı fesholacak?
19.08.2025 Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi?
18.08.2025 Hakan Fidan niçin hedefte?
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı