Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken

08.12.2024 rusencakir.com

Suriye’de Beşar Esad ile birlikte Rusya ve ondan daha fazla İran kaybediyor. Üstelik bu son dönemde İran’ın ilk kaybı değil, sonuncu olacağa da benzemiyor. Bu sürecin miladının 7 Ekim 2023 olduğunu söyleyebiliriz. O tarihte Hamas’ın başını çektiği Filistinli örgütler İsrail’e yönelik beklenmedik bir taarruz gerçekleştirip düşmanlarına çok büyük zarar verdiler.
Ancak İsrail’deki Benyamin Netanyahu hükümeti Batı dünyasının kayıtsız şartsız desteğini alarak Hamas’a, daha önemlisi ve acısı Filistin halkına karşı acımasız bir savaş yürüttü. Hamas’ın kaybı, ona dünyada alenen destek veren ender devletlerden olan İran’ın da kaybı anlamına geldi. Bu noktada, Hamas lideri İsmail Haniye’nin, Tahran’da, İran Devrim Muhafızları’nın konukevindeyken İsrail tarafından öldürülmesinin stratejik ve sembolik anlamının altını çizmek gerekiyor.

Zincirin Hizbullah halkası koptu
İsrail 7 Ekim’i fırsat bilerek bölgedeki en sert düşmanlarından Hizbullah’ı da hedef aldı. 27 Eylül 2024’te örgütün lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesiyle zirveye çıkan İsrail saldırıları Lübnan’daki Şii örgüte telafisi zor zararlar verdi.
Resmi kuruluşu 1982 olan, ama kökleri İran İslam Devrimi’ne kadar giden Hizbullah doğrudan İran’ın müdahalesi kurulmuş ve bugüne kadar başta İsrail olmak üzere iç ve dış rakiplerine karşı etkili bir mücadele yürütmüş askeri olduğu kadar siyasi bir örgüttür. Ve bölgede İran liderliğindeki “Direniş Ekseni”nin en güçlü parçalarından biridir.
“Biriydi” demek daha doğru olabilir zira Tahran’daki İslami rejimin, görünüşte “İslami”, ama gerçekte “milli” çıkarlarını korumak için oluşturduğu, büyük ölçüde Şii /İslamcı örgütlerden oluşan “Direniş Ekseni”nin varlığını sürdürdüğünü söylemek pek gerçekçi olmaz.

Beşar Esad başına gelecekleri herhalde sezmişti
Gerçekçi olmaz çünkü bu eksenin tarihsel olarak İran’dan sonra en güçlü parçası olan Suriye’deki (önce baba Hafız, ardından oğul Beşar) Esad rejiminin yıkılmasının eli kucağında. Bu yazıyı yazmaya oturduğumda Beşar Esad’ın yerinin bilinmediği, Şam’ı, hatta Suriye’yi terk etmiş olabileceği haberleri dolaşıyordu.
İşin ilginci, 7 Ekim 2023’ün bir tür milat olduğunu sezmiş olan Esat sonrasında yaşanan İsrail vahşetine ve iç savaş sırasında kendisine en çok yardım etmiş olan Hizbullah’a yönelik operasyonlara karşı sessiz kalmayı tercih etmişti. Ama bu temkinli davranışı da onu kurtaramadı. Çünkü “Direniş Ekseni”, lideri İran’ın İsrail karşısında bariz bir şekilde aciz duruma düşmesinin ardından zincirleme bir şekilde dağılmaya başlamıştı.
Tüm dünya Suriye’ye takviye askeri güç göndermesini beklerken Tahran rejimi bu ülkede bulunan unsurlarını “Suriye ordusu savaşmazken, bizim askeri danışmanlarımızın savaşmasını beklemek abes olur” gibi bir gerekçeyle geri çekti. İlk günlerde videoları gözüken “Suriye rejiminin yadımına koşan Iraklı Şii gönüllüler”den de sonra pek haber alınamadı.

Sırada ne var?
Şimdi sırada herhalde Irak var. Suriye’deki büyük altüst oluş ve İran’ın bariz bir şekilde zayıf düşmesi, bu ülkedeki Şii toplulukların da güç kaybına, bu arada kısmen Kürtlerin, ama büyük ölçüde Sünni Arapların güç kazanmasına yol açacağa benziyor. Bu bağlamda hâlâ varlığını sürdüren IŞİD’in yeniden ayağa kalkması -benzer bir durum Suriye için de söz konusu olabilir- pekala mümkün.
Bu arada Yemen’de Husiler başta olmak üzere Ortadoğu ve Asya’daki Şii topluluklar ve bunların siyasi/askeri örgütlenmeleri de belli ölçülerde fatura ödeyebilirler.
Ama en önemlisi İran’ın kendisi. Devrimden kısa bir süre sonra kendisini korumak için bir kalkan örmüş olan ve o günden bugüne düşmanlarıyla bu topluluklar/örgütler üzerinden savaşmayı tercih eden İran rejimi artık iyice yalnızlaşmış durumda.
İran rejiminin en ciddi sorunu kendi halkıyla arasının iyice açılmış olması. İran rejiminin dışarda yaşadığı yalnızlaşmayı içeride bir “birlik ve beraberlik” seferberliğiyle aşması pek mümkün gözükmüyor. 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı