Bir Kılıçdaroğlu klasiği: Hesap vermeden hesap sorma

30.11.2025 medyascope.tv

30 Kasım 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Dün Cumhuriyet Halk Partisi'nin 39. olağan kurultayının ikinci günüydü ve genel başkan seçimi olacaktı. Nitekim oldu. Şunu merak edenler olmuştur tabii ki: ‘‘Acaba CHP içerisinde Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ikilisine karşı olanlar – ki Kemal Kılıçdaroğlu çizgisindekiler diyelim – ne yapacaklar? Bir aday çıkaracaklar mı ya da ne kadar geçersiz oy olacak?’’ diye bir beklenti vardı. Sonuçta aday çıkmadı biliyorsunuz. Yanılmıyorsam 24 geçersiz oy dışında bütün oylar Özgür Özel'e gitti. Bunu da gördük. Demek ki 24 geçersiz oy, 1100’ü aşkın geçerli oyun yanında çok çok az bir rakam. Ama zaten dün sabah erken saatlerde Kılıçdaroğlu'nun ne yapacağını anlamıştık. Kılıçdaroğlu CHP'ye yönelik eleştirilerini sürdürüyor ama CHP'ye yönelik eleştirilerini CHP'nin içinden değil, CHP'nin dışından ve siyasi iktidarın yanından yapıyor.
Neden böyle söylüyorum? Sabah gazetesinin manşetiydi dün. "Hesap vermek her CHP'linin namus borcu" diyor Kemal Kılıçdaroğlu. Neden böyle söylüyor? Uzun uzun anlatmış muhabir Tuğba Kalçık'a. Muhabir ona yaptığı videoyu soruyor, videosuna gelen tepkileri soruyor ve Kılıçdaroğlu bu tepkilerin organize olduğunu, bu tehditlerin kendisini yıldıramayacağını söylüyor. "Cesareti olanlar çıksınlar, söylediklerimin neresinin yanlış olduğunu millete açıklasınlar. Hodri meydan. Sahte hesaplarla ve organize linç girişimleriyle geri adım atmam. Ben doğruları söyledim. Eğer bir itirazları varsa gerçek kimlikleriyle ortaya çıkıp söylesinler. Hamasete ve kuru gürültüye gerek yok. Videoda da belirttiğim gibi Cumhuriyet Halk Partisi rüşvetlerle, yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleriyle anılmaz. Bunlarla bir araya gelemez. Üzerinde iftiralar ve yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz. Derhal arınmalı ve yoluna devam etmelidir," diyor Kemal Kılıçdaroğlu. Bunu Sabah gazetesinde diyor. Bunu tam da kurultayın genel başkan seçimi yapılacağı gün söylüyor ya da o gün yayınlanıyor.
Zaten referans verdiği videoyu da CHP'nin o meşhur İmralı'ya, İmralı heyetine temsilci vermeme kararının hemen ardından yapmıştı ve orada yolsuzlukları öne çıkartmıştı ama İmralı kararını da devletin âli menfaatlerine aykırı olmakla eleştirmişti. Kılıçdaroğlu videoda uzun bir sessizliğin ardından konuşmuştu. Şimdi de onun üzerine hızını almış bir şekilde Sabah gazetesine bunu söylüyor. Şimdi "Sabah gazetesinde bunu nasıl yapar?" diye sorulduğunda Kılıçdaroğlu destekçileri, 31 Mart yerel seçiminin ardından Özgür Özel'in de Sabah gazetesinde Yavuz Donat'a röportaj vermiş olduğunu hatırlattılar. Doğru. O tarihte fakat bir normalleşme arayışı vardı muhalefetle iktidar arasında. O bağlamda bir röportajdı ve Özgür Özel partisini zor durumda bırakacak herhangi bir şey, hele partisini suçlayacak herhangi bir şey tabii ki yapmamıştı. Kılıçdaroğlu'nun yaptığı ise her ne kadar yolsuzluğun sadece CHP ile anılamayacağını bir yerde söylese de öne çıkarttığı esas mesele, İBB iddianamesinin Kılıçdaroğlu tarafından meşru görüldüğü, kabul edildiği anlamına geliyor. Yani savcıların, mahkemenin suçlamaları kanıtlamasını isteyen bir Kılıçdaroğlu değil; burada suçlamalardan partinin arınmasını zorlayan bir yaklaşım sergiliyor. Nasıl olacak? Mahkeme daha başlamadan CHP buradaki iddiaları bir şekilde soruşturup oradaki birilerini parti üyeliğinden mi atacak? Nasıl yapacak? Tabii ki en başta söz konusu olan kişi Ekrem İmamoğlu'nun kendisi.
Şimdi Kılıçdaroğlu bunu niye yapıyor? Tabii ki bir beklentisi var. O beklenti de düştüğü yerden ayağa kalkmak. Ne zaman düştü? 2023 seçimlerinde düştü ama hiç de düştüğünü kabul etmedi. Yenilgiyi kabul etti ama yenilginin sorumluluğunu üstüne almadı. Kendisi dışında her şeyi işaret etti ve sonra da kongrede, kurultayda yeniden aday oldu. İlk turda Özgür Özel'e geçildi ama teamüllere aykırı bir şekilde çekilmedi. İkinci turda farkın daha da açılmasına neden oldu ve kurultayı neden kaybettiğini sorgulamak yerine kurultaya şaibe iddialarını dile getirdi. Erdoğan'ın çaktığı bir işaretle o da dâhil oldu ve Kılıçdaroğlu destekçisi olduğu söylenen birçok kişi değişik şekillerde CHP'yi, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni ve CHP İstanbul örgütünü hedef alıcı birtakım faaliyetlere giriştiler. Açılan davayı biliyoruz. Mutlak butlan beklentisini biliyoruz. Kılıçdaroğlu'nun bu beklentiye uygun hareket ettiğini biliyoruz. "Asla böyle bir şey olmaz. Ben mahkeme beni atasa da görev kabul etmem," demedi. Tam tersine zor günlerde CHP'yi ayakta tutmaya hazır olduğunu söyledi ve İstanbul'da bir tür ön denemesi yapıldı. Gürsel Tekin İstanbul'a kayyum atandı. Yaşananlar ortada. Hâlâ o binaya gittiklerini duyuyoruz ama hiçbir etkileri olmadığını da biliyoruz. Zaten partiden de ihraç edildi.
Bütün bu fiyaskolar boyunca Kılıçdaroğlu'nun hep karşı tarafa yönelik bir şeyler söylediğini gördük. Kendine yönelik bir şey söylediğini ben görmedim. Eleştiriyi hep ötekisine attı ve bir yerden sonra ötekisinin dışında partisini eleştirmeye başladı. Partisinde gelen yeni dalgayı engelleyemedi. Engelleyemediği gibi eski genel başkan olmasının kendisine bir yığın itirazı dile getirme hakkını verdiğini düşündü. Şimdi hesap sormak isteyen bir Kılıçdaroğlu var. Her aşamada bunu yaptı. CHP yönetimini kaybettiği andan itibaren özellikle bunu yaptı; ama hiçbir şekilde hesap vermeye yanaşmayan bir Kılıçdaroğlu var. Ve bu son iki olay; yani uzun bir sessizlikten sonra yaptığı video, tam CHP'nin İmralı kararının ardından ve kurultayın ikinci gününde çıkan röportaj bize Kılıçdaroğlu'nun artık bambaşka bir yerde durduğunu gösteriyor. Artık CHP içerisinde muhalefet yapan, CHP içerisinde yönetimi değiştirmek isteyen bir Kılıçdaroğlu'ndan ziyade, CHP'nin dışından sırtını iktidara yaslayarak CHP'yi dizayn etmeye çalışan bir Kılıçdaroğlu var. Daha önce başarılı olamadı. Bu sefer hiçbir şekilde başarılı olabileceğini sanmıyorum.
Bugün CHP'de Parti Meclisi seçimleri olacak. 60’tan 80’e çıktı sayı. Orada da göreceğiz. Dün gördük. Özgür Özel 24 geçersiz oy dışındaki oyları aldı. Bugün bakacağız. Bir önceki kurultayda biliyorsunuz, Kılıçdaroğlu'nun iktidar medyasından CHP'ye saldırı gibi bir misyon üstlenmiş destekçileri, Özgür Özel'in listesinin paramparça olacağını söylemişlerdi. Tek bir fire bile olmamıştı. Bakalım bu sefer nasıl bir beklenti içindeler. Ama benim gördüğüm kadarıyla Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ikilisinin CHP içerisindeki gücü iyice kesinleşmiş, mutlaklaşmış durumda. Kılıçdaroğlu'nun önünde CHP'nin yeniden başına geçmek gibi bir seçenek kaldığını hiçbir şekilde düşünmüyorum. Yeni bir parti kurar mı, kurdurur mu? Olabilir. İktidar da buna çok teşne olacaktır. Ama daha önceki benzer örneklerde de gördük ki bunların pek bir şansı yok. Ama tabii ki kafaları karıştırmaya, CHP'yi gereksiz sorunlarla uğraştırmaya devam edecek. Onu görmüş oluyoruz. Fakat bir dönemi Kılıçdaroğlu gerçekten insanı hayretlere bırakacak şekilde kapatıyor ama bir türlü de vazgeçmiyor. Bir yerde frene basıp "olmadı" dediği anda belki yakın çevresi de bir rahat nefes alacak. CHP özellikle bir rahat nefes alacak. Ama gördüğümüz kadarıyla, gördüğüm kadarıyla Kılıçdaroğlu son ana kadar CHP'nin önüne engel çıkartmaya çalışmaktan — çıkartıp çıkartmadığı ayrı bir konu — vazgeçmeyeceğe benziyor diyelim.
Evet, bugünün ithafı kime olsun? Luis Buñuel. İspanyol sinemasının, aslında dünya sinemasının en büyük isimlerinden birisi. Gerçeküstücü diyorlar ama gerçeküstücü mü tam emin değilim açıkçası. Yani tabii ki gerçeküstücü ama çok müthiş bir sinemacı. Çok filmi var. Benim hatırladığım, yani şöyle söyleyeyim: ‘‘Altın Çağ’’, ‘‘Bir Endülüs Köpeği.’’ Bunlar 20’li 30’lu yıllarda yaptığı filmler. Ama daha sonra özellikle İspanya'yı terk edip Meksika'da çektiği filmler çok çarpıcı. Sonra Fransa'da çektiği filmler var. ‘‘Belle de Jour’’, Catherine Deneuve'ün oynadığı 1967 yapımı filmi mesela bir klasiktir. Ama benim için en çarpıcı filmlerden birisi, o kadar ilgi görüyor mu bilmiyorum ama ‘‘Yok Edici Melek’’ diye bir filmi vardı. Onu bulmaya çalışıyorum. Siyah beyaz bir film. Meksika'da çektiği bir film. Orada şöyle bir olay vardı: Bir şatoda bir parti veriliyor, burjuvaların verdiği bir parti ve partinin bir yerinde insanlar gecenin bir vakti çıkamıyorlar. Çıkmak istiyorlar, çıkamıyorlar. Ve sonunda bir şekilde mucizevi bir şekilde çıkıyorlar ve hep birlikte sürü hâlinde, çünkü o sırada bir koyun sürüsüydü yanılmıyorsam, onları da gösteriyor, kiliseye gidiyorlar ve film öyle bitiyordu. Asla unutamayacağım bir filmdir. Tabii ki onun en muazzam filmleri çok daha farklı. Özellikle Batı'da çektiği, yani Meksika'dan sonra Fransa'da çektiği filmler çok daha fazla etkili oldu. İtalya'da yaptığı filmler var ama ‘‘Gündüz Güzeli’’ özellikle... Evet, ‘‘El ángel exterminador’’ (Yok Edici Melek), benim doğduğum yıl çekilmiş. Evet, 1962'de çekilmiş. Çok çok acayip bir filmdi. Yine Meksika'da çektiği ‘‘Viridiana’’ diye bir film vardır. 1900-1983 arasında yaşamış ve Meksika'da hayatını kaybetmiş bir büyük sinemacı. Kendisini saygıyla anıyorum.
Lütfen Medyascope'a destek olun. Medyascope sizlerle birlikte daha güçlü bir şekilde yoluna devam etsin. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
07.12.2025 Hayır, boşuna çiğnemedik
06.12.2025 Fethullahçılık varlığını nasıl sürdürebiliyor?
05.12.2025 Türk’ün Türk’e, Kürdün Kürde propagandası
04.12.2025 Muhalefet seçimlere hangi medyayla girecek?
03.12.2025 Özgür Özel mucizesi sürüyor
03.12.2025 CHP oyları yüzde 40'a yaklaşıyor! | Hatem Ete, PanoramaTR'nin Kasım 2025 araştırmasını anlatıyor
02.12.2025 Sürecin toplumsallaşmasını kimler engelliyor?
01.12.2025 Fethullah Gülen 2018’de kendisine sunulan 30 maddelik şeffaflık bildirgesini neden reddetti?
30.11.2025 CHP mucizesi sürüyor
30.11.2025 Bir Kılıçdaroğlu klasiği: Hesap vermeden hesap sorma
07.12.2025 Hayır, boşuna çiğnemedik
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı