“Bay Kemal” kendisini aşıyor

14.08.2022 medyascope.tv

Kemal Kılıçdaroğlu’nu daha önce de biliyordum ama CHP genel başkanı olduğu Mayıs 2010’dan itibaren, bir gazeteci olarak kendisini yakından takip etmeye başladım. Onu defalarca partisinin grup toplantılarında, ülkenin değişik illerindeki seçim mitinglerinde ve partisinin kurultaylarında canlı olarak dinledim. Özellikle medyascope’un kuruluşundan itibaren kendisiyle, kimi stüdyolarımızda, kimisini başka mekanlarda, bazıları da uzaktan bağlanarak çok sayıda söyleşi yaptım. En son geçtiğimiz salı günü CHP liderini Edirne’de izleme fırsatım oldu. Ve bu yazının başlığı da kafamda Edirne’de şekillendi: “Bay Kemal” kendisini aşıyor!
Öncelikle bazı somut olguları hatırlatayım:
1)  Genel olarak Trakya, özel olarak Edirne CHP’nin geleneksel olarak çok güçlü olduğu bir bölge, örneğin belediye CHP’de.
2)  CHP’nin çıkartma yapması bir günlüğüne de olsa Edirne’deki normal hayatın akışını değiştirmedi.
3)  CHP’nin Erzurum’dan sonra TBMM grubunu Edirne’de toplaması ülke genelinde pek bir yankı uyandırmadı.
4)  Kılıçdaroğlu’nun Edirne’de verdiği mesajları da belli bir ilgi yaratmakla birlilkte gündemi belirleyemedi.

Gazetecilikte hislerin önemi

O zaman “Bay Kemal” kendisini aşıyor önermesini neye dayanarak ortaya attığım sorulacaktır. Açıkçası ve belki garip gelecek ama aynı soruyu ben de kendime çok sordum ve çok net cevaplar üretemediğimi gördüm. Ama şunu çok iyi biliyorum: Sabah saat 6:30’da yola çıkıp akşam 22:00’da eve vardığımda bu önerme/düşünce zihnimde çoktan yer etmişti. Diğer bir deyişle bir hissiyattan söz ediyorum. Yani gün boyu Edirne’de görüp duyduklarımdan, gözlemlediklerimden bu sonucu çıkardım.
Başkalarını bilmem ama değişik partileri ve siyasetçileri ülkenin değişik yerlerinde izlemiş bir gazeteci olarak genel izlenimlerime ve gözlemlerime çok önem veririm. Kimi zaman çok şatafatlı bir mitingi bazı ayrıntılara bakarak “başarısız” olarak nitelediğim çok olmuştur. Benzer şekilde mütevazı bir seçim çalışmasını söz konusu parti/siyasetçi için çok önemli bir adım/gelişme olarak görmüşümdür. Bunların hepsinde haklı çıktığımı iddia edecek değilim, örneğin AKP’nin kurulmasından kısa bir süre Erdoğan’ın Muş, Bingöl gibi illerde yaptığı mitingleri izlemiş ve Hürriyet’e dışarıdan “gümbür gümbür gelen bir parti yok” diye yazmıştım. İlk seçimde gümbür gümbür olmasa da AKP birinci parti olup seçim sistemi sayesinde tek başına iktidara gelmişti. Buna karşılık Muharrem İnce’nin kazanmasının, hatta ikinci tura kalmasının imkansız olduğu düşüncesine yağmurlu bir günde Trabzon’da yaptığı bir mitingi yerinde izlerken kapıldım ve bunu medyascope’ta usturuplu bir şekilde anlatmaya çalıştığımda başıma gelmedik kalmadı.

Kabuğunu kıran CHP

Tekrar Kılıçdaroğlu’nda dönecek olursak; Edirne’de beni en çok etkileyen iki husus, o sıcak yaz gününde öğle saatlerinde grup toplantısını izlemek için kültür merkezini dolduran kalabalık ile trafiğe kapalı bir çarşıda Kılıçdaroğlu’nun esnaf ziyareti yapmasını imkansız kılan izdiham oldu. Özellikle izdihama çok şaşırdım ve “herhalde Kılıçdaroğlu da bu kadarını beklemiyordu” diye düşündüm.
Bu iki olayda da söz konusu olan kişilerin tamamı yedi kuşak CHP’li olabilir. (ki öyle olduğunu sanmıyorum) Böyle olsa bile ne yaparsa yapsın üzerine hep ölü toprağı serpilmiş bir parti görünümündeki CHP için bu faaliyetlerdeki dinamizm çok şeyin işaretçisi. Benzer bir durumu CHP’nin İstanbul Maltepe Mitingi’nde de gözlemiştim. Galiba CHP nihayet kabuğunu kırıyor. Belki şöyle demek daha doğru olabilir: Adalet Yürüyüşü ile kabuğunu kırmaya başlayan CHP kendine yepyeni bir kimlik inşa ediyor. Ve bunun esas taşıyıcısı parti yöneticilerinden çok sıradan partililer.

Baş aktör Kılıçdaroğlu

Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geçtikten sonra “yeni” bir CHP vaat etmişti, galiba bu vaadi yeni yeni gerçekleşiyor ya da gerçekleşebilir. Bunun için CHP’nin kendisini aşması gerekiyor fakat biz bir süredir CHP’den ziyade Kılıçdaroğlu’nun kendisini aşmakta olmasına tanık oluyoruz. Evinin mutfağından yaptığı video yayınları, resmi kurumları ve SADAT’ı basması gibi olaylar bu noktada ilk akla gelenler. Ama en önemlisi Erdoğan’a karşı defansif değil ofansif oynamaya başlaması ve bunun sonucu olarak Erdoğan’ı sık sık kendisini savunmak zorunda bırakması.
Bir diğer önemli husus, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı eleştirmek, yani sorunların tespitini yapmakla yetinmekten ziyade topluma doğrudan vaatlerde bulunması. Ancak şu güne kadarki vaatlerin her birinin ayrı bir önemi olsa da bunların istikrarlı bir bütünlük oluşturduğunu, diğer bir deyişle Kılıçdaroğlu’nun ülkenin sorunlarını çözmek için bütünlüklü bir model ve vizyon oluşturabildiğini söylemek mümkün değil ya da söylemek için çok erken.

Kendini aşmanın yetmediği anlar

Kılıçdaroğlu CHP gibi köklü bir partinin genel başkanı olduğu için şanslı ama CHP’nin hem geçmişi, hem bugünkü yapılanması nedeniyle ona ciddi engeller çıkardığı da muhakkak. Geçmiş ile ilgili sorunları “helalleşme” stratejisiyle aşmaya çalışan Kılıçdaroğlu’nun bu açıdan epey mesafe katettiğini düşünüyorum. Fakat bugünkü CHP’nin onun epey gerisinde kaldığı da bir gerçek. Bunun bilinçli bir tercih olduğunu, CHP’lilerin Kılıçdaroğlu’nun önünü açmak için özellikle geri planda kalmayı tercih ettiklerini ileri sürenler var; ben onlardan değilim.
Kişisel gözlemime göre CHP’liler “gelmekte olan”ın tam olarak ne olduğunu, bunda kendilerinin rolünün ne kadar az olduğunu tam olarak kavrayabilmiş değiller. Yani bir yandan yaşanan ve yaşanacak olanlara hak ettiği değeri vermemeleri, diğer yandan kendilerine hak etmedikleri kadar değer vermeleri söz konusu.

Açıkçası Kılıçdaroğlu’nun da Türkiye’deki yeni dalgayı tüm yönleriyle anlayabildiğini ve ona uygun davrandığını düşünmüyorum fakat şu anki performansı onun kendi partisinin hayli ilerisinde olduğunu kanıtlıyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
06.07.2025 İmamoğlu’nu bırakmamak için diğer CHP’li belediye başkanlarını alıyorlar
06.07.2025 Erdoğan çözüm sürecini ateşe atıyor
05.07.2025 Türkiye yolun sonuna mı geldi?
05.07.2025 Erdoğan ve AK Parti’nin son on yılda kazandıkları ve kaybettikleri
04.07.2025 Çözüm sürecinde çözüme doğru
03.07.2025 Bu görüntüler de bu ülkenin hafızasına kazındı
02.07.2025 Yoksa Suriye İsrail’in arka bahçesi mi oluyor?
01.07.2025 Ruşen Çakır’ın Fatih Altaylı ile ikinci söyleşisi: “Kaygım kendim için yok, ülke için çok”
01.07.2025 Edgar Şar: “Türkiye’de rejim değişikliği girişimi var”
01.07.2025 Mümtaz’er Türköne: “Yaşadığımız kriz, ben gitmem krizi”
06.07.2025 İmamoğlu’nu bırakmamak için diğer CHP’li belediye başkanlarını alıyorlar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı